KAYGI İLE BAŞIM DERTTE NE YAPSAM BİLMİYORUM…
Dr. Metin Koç
“İnsan, korkuyla ümit arasında yaşayan kaygısal bir varlıktır.” Heidegger
Kaygı; hayatımızı devam ettirebilmek için ihtiyacımız olan temel duygulardan biridir. Duyduğumuz kaygı sayesinde sabah işe geç kalmaktan kurtuluruz veya hissettiğimiz kaygı ile birlikte ertesi günkü sınava daha iyi hazırlanırız. Fakat kaygının normalden fazla olduğu durumlarda biz duygularımızı değil duygularımız bizi kontrol etmeye başlar. Bu kez de işe geç kalmamak için gece uyuyamayız veya sınav kaygısından dolayı ders çalışamaz duruma geliriz. Bu noktada kaygı eşiği belirleyici olur.
Şu bir gerçektir ki, bazılarımız diğerlerimize nazaran biraz daha kaygılıyızdır. Bu bizim suçumuz değildir hatta anne babamızın da bu konuda bir kabahatleri yoktur. Yapı itibari ile kaygılı bireyler daha dünyaya gelmeden çevreden çok etkilenirler. Havada bir bulut görseler şemsiyelerini hazır ederler. Çevrelerindeki insanları, sevdiklerini kaybetmekten o kadar çok korkarlar ki onları sevmeye zamanları kalmaz.
İşte bu kaygılı bireylerin bazı davranışları onları bize daha iyi tanıtır. Eğer kaygılı bir bireyseniz bu özelliklerin hepsi sizde olmayabilir ama sizde olanları fark etmek ve hayatınızı zorlaştırmamak sizin elinizdedir.
Kaygılı Bireylerde Görülen Davranışlar :
1. Sevilme ve Onaylanma İhtiyacı Duyar
Kaygılı insanlar başkaları tarafından hoş tutulmaya başka bir tabirle pohpohlanmaya her zaman ihtiyaç duyarlar. Burada pohpohlanma bebekler için kullanılan bir deyim olmasına rağmen bilerek ve isteyerek kullandığım bir kelimedir. Zira çocukluğumuzda ki eksikliklerin olumsuzluğunu yaşayan kaygılı insan yaptığı en ufak bir harekette bile alkış bekler. Bu beklentiden dolayı başkalarının beklentilerinin daha çabuk yerine getirme eğilimindedir.
Ağırlık merkezi kendi içinde değil çevresindeki onay beklediği insanlardadır. Kaygılı insanların kendi görüş ve düşüncelerini kendince bir önemi yoktur önemli olan diğerlerinin istekleri ve düşünceleridir. Bu çerçevede kendini ortaya koymaktan da çekinir. Bu çekinmenin altında ise yetersizlik duygusu yer alır. Bu yetersizlik kaygılı insanın tek başına bir iş başarmasına engel olur.
2. Hayatının Sorumluluğunu Alacak Birine İhtiyaç Duyar
Kaygılı insanların en temel özelliklerinden biri de sorumluluk almaktan kaçınmalarıdır. Hayatın çok çetin olması ve karşılaştığı zorluklarla ilgili karar verme durumu kaygılı insan için büyük bir sorundur. Tam bu noktada ve bu nedenle kaygılı insan kendi adına karar verecek kendi sorumluluğunu üstlenecek ve hayattan beklentilerini yerine getirecek bir eşe bir arkadaşa ihtiyaç duyar. Bu eş kaygılı insanı alacağı kararlarını başarısız sonuçlarından koruyacaktır. Yine bu eş kaygılı insanın sorumluluğunu aldığı için suya sabuna dokunmadan her türlü problem çözülecektir. Hatta bu eş kaygılı insan adına her hayatta her şeyin “istediği gibi gitmesini sağlayacaktır”. Fakat hayat böyle değildir ve her önceki bir önceki cümledeki tırnak içindeki ifade sadece cümlede filmlerde görecektir.
Bu çerçevede kaygılı insan sağlık ağırlık merkezini yine kendi dışında biri üzerinde kuracağı için kendi adına beklentilerini karşılayacak iyiye ve kötüye karşı sorumluluğunu alacak birine her zaman ihtiyaç duyacaktır. Bu ihtiyacın asıl nedeni kendi yetersizliğini yanında, yalnız kalmaya ilişkin duyduğu korku ve terk
edilmeye duyduğu kaygıdır. Tek başına bir işi başaramayacağını düşünen kaygılı insan bu işi üstlenecek ve başaracak birini arar ve genellikle kendisine ilgi gösteren ilk karşı cinsi ile bağımlı bir ilişkiyi geliştirir. Bulduğu yeni insanla mutlu olacağına ve tüm işlerin yoluna gideceğine inanır.
3. Kendi Hayatını Dar Bir Alana Sıkıştırır
Kaygılı yapısı gereği kendi dışına pek çıkamayan kaygılı insan başka birinden bir şey istemekten çekinir. Bu anlamda az şeyle yetinir ve minimalist bir hayat yaşar. Bu minimalist hayat tarzı dışarıya duyduğu kaygının bir sonucudur. Bu nedenle çoğunlukla ikinci planda kalmayı seçer ve ön plana pek çıkmaz. Ön plana çıkmak kaygılı insan için çok zordur. Kaygılı insan düşünce sistemindeki olumlu olumsuz şemalardan olan yetersizlik ve değersizlik şemalarını çok sık kullanır. Hissettiği yetersizlik nedeniyle kendinde var olan potansiyelini bir türlü kullanamaz. Bu yüzden dışarıdan bakıldığında alçakgönüllü biri olarak değerlendirilir.
Yine bu kaygılı yapı onu para harcamaktan çok para saklamaya yönlendirir. Herhangi birinden bir şey istemekten çekinen kaygılı insan yüksek arzularının olmasından da korkar. Çünkü onun için bir şey istemek kendi alanının dışına çıkmak demektir.
4. İçindeki Güçlü Biri Olma İsteğini Gizli Tutar
Duygusal yapısı itibari ile zayıf olan kaygılı insan kendinde olmayan özelliklere karşı bir özlem ve gıpta duyar. Hayran olduğu kimseler hep karakter olarak güçlü olan kimselerdir. Bu anlamda güce karşı bir hayranlığı ve zayıflığa karşı bir aşağılama durumu söz konusudur. Hayatta idol olarak seçtiği insanlar güçlü dışa dönük ve buyurgan insanlardır. Eş tercihini de bu özelliklere göre insanlardan yana kullanırlar. Bu durumun altında yatan olumsuz duygu ise çaresizlik duygusudur ve bu duygu kaygılı insanın depresyona çok kolay girmesine sebep olur.
5. Sosyal Hayatta Saygın ve Göze Çarpan Biri Olmayı İster
Kendi iç değerlendirmesinden çok dışarıdan gelen değerlendirmelere önem veren kaygılı insan bu yüzden çevresindeki insanları sosyal hayattaki saygınlık durumlarına göre seçer. Daima beğenilme ve sevilme içgüdüsü ile hareket etmesine sonuç veren terk edilme kaygısı nedeniyle ikircikli davranır ve bir türlü kendi duygularını tam olarak yansıtamaz.
6. Kendini Olduğundan Farklı Gösterir
Kendi içindeki boşluk ve eksikliği telafi etmek için özsaygısına ilişkin durumları şişirir ve zaman zaman narsist bir hal alır. Sahip olduğu şeyleri yeterli görmez ve kendi hayalinde yaşattığı, hayali kendine ulaşmaya çalışır. Kaygılı insanın kendini değerlendirmesi çevresindeki insanların beğenmesine bağlı olduğu için hiçbir zaman sağlıklı değerlendiremez. Dış dünyadan beklediği hayranlığı göremeyince de bir takım krizler yaşar.
Eğer kaygılı insanın etrafında hasbelkader bir hayran kitlesi oluşmuşsa sonrası onun için daha zor olacaktır. Çevresindeki insanların gözünde yükseldiği yeri bırakmak istemez ve oradan düşmemek için her şeyi yapar. Bu durum şiddet gördüğü halde sevgilisinden ayrılmayan saplantılı bireylerin durumuna benzer.
7. Başarılı Olmayı Sevilmenin Bir Yolu Olarak Görür
Sevilmeme kaygısını derinden hisseden kaygılı insan bu kaygısını gidermek için bir yol arar. Bu yolun iş hayatında başarılı olmaktan geçtiğine inanır ve başarılı olmazsa sevilmeyeceğini düşünmeye başlar. Bu durumda ortaya çıkan endişe beğenilme kaygısını doğurur ve iş performansını etkiler. Sonrasında başarılı olamaz ve daha da içine kapanır ve iş hayatında da sorunlar yaşar. Buradaki durumun altında da “başarısızlık temel inancı” vardır.
8. Kendi Bağımsızlığını Kaygıyla Yaşar
“Ben özgürlüğe mahkumum” Sartre
Çocukluğunda anne babasıyla kuramadığı sağlıklı bağlanma ilişkisinin yokluğunu, hayatı boyunca hissedecek olan kaygılı bir insan bağımsız olmaktan korkar. Bu korku onun başkasıyla sağlıklı bir bağlama kuramaması sonucunu doğurur. Bu anlamda bağımlılık- bağımsızlık dengesini kuramaz ve kimseye bağlanmama yolunu zorlamalı bir şekilde seçer. Buradaki tek güvenlik kaynağı insanlardan ayrılık ve mesafedir. Başkalarına ihtiyaç duyma konusunda da kalın bir “kırmızı çizgisi” olan kaygılı insan bu konuda da bir türlü dengeyi kuramaz ve hep uçlarda yer almaya devam eder.
9. Kusursuz Olma Konusunda Acımasız Bir Kusursuzluk İsteği Duyar
Herhangi bir kusuru ortaya çıktığında çevresindekiler tarafından beğenilmeyeceğini düşünen kaygılı insan en ufak bir hatasında kendini acımasızca eleştirir. Hata yapmaktan korkma kaygısı onun daha çok hata yapmasına sonuç verir ve bu yüzden de bir yetersizlik duygusu yaşar. Kaygılı insanın en sevmediği şey; eleştirilmek ve suçlanmaktır. Eleştiriye karşı kırılgan yapısı onun daha çok endişelenmesini ve kendini suçlamasını doğurur.
Yukarıda sayılan maddelerden biri veya birkaçı sizde var ise tek başınıza üstesinden gelemiyorsanız bir terapiste gitmeniz uygun olacaktır. Zira Fritz Perls’in dediği gibi: “Terapi; danışanların dağılıp giden parçalarının, benlikler ile yeniden bütünleşmesi hedefidir.”
Siz de fikrinizi belirtin