Sınır Koymak: Sessizce Kaybettiğimiz Kendiliğimizin Sessiz Çığlığı
“Birine ‘evet’ dediğimizde kendimize ‘hayır’ diyorsak, orada bir durup düşünmeliyiz.”
– Brené Brown
Tükendiğini Fark Etmeden Tükenmek…
Zeynep, 29 yaşında bir iç mimar. İşinde başarılı, çevresi geniş. Ama her sabah uyanmak onun için daha da zorlaşıyor. Sürekli bir yorgunluk, bir kırgınlık içinde.
Yakın bir arkadaşı onunla hiç konuşmadan eşyalarını taşırken yardım istemişti, “Ben istemedim ki ama kıramam” dedi.
İçinde ince bir ses hep şunu fısıldıyor:
“Sen de varsın. Bunu hak etmiyorsun.”
Ama o sesi susturmayı öğrendi yıllar önce… Belki çocukken, belki “bencil olma” denilen o ilk anla…
Sınır Koymak Nedir, Ne Değildir?
Sınır koymak, bir başkasını dışlamak değil, kendimizi içeri almaktır.
Bu, duygusal olarak kendimize verdiğimiz bir söz gibidir:
“Benim ihtiyaçlarım da değerli. Benim hislerim de önemli.”
Ne değildir?
Bencillik değildir.
Kırıcı olmak değildir.
Sevgisizlik göstergesi değildir.
Aksine, sınır koyabilen insan gerçekten sevebilir. Çünkü kendi duygularına yer açtığında, başkalarının duygularını da daha sağlıklı şekilde kucaklayabilir.
Sınır Koyamamanın Kökeni: Çocuklukta Atılan Tohumlar
Çocukken duygularımıza kulak verilmediyse, isteklerimiz sürekli ertelendiyse veya hayır dememize izin verilmediyse, büyüdüğümüzde sınır koymak bize “korkutucu” veya “yasak” gibi gelir.
Bazı çocukluk mesajları:
“İnsanlara karşı ayıp olur.”
“Sen sessiz ol, başkaları daha önemli.”
“Kızım/oğlum, sen büyüksün, alttan al.”
“İyi çocuklar annesini üzmez.”
Bu cümleler kişiliğimizin derinliklerine yerleşip yetişkinliğimizde bizi başkalarının duygularına aşırı duyarlı ama kendi içimize duyarsız hale getirebilir.
Sınırların Olduğunu Nasıl Anlarsın?
Aşağıdaki cümlelerde kendini görüyorsan, muhtemelen sınırlarının silikleştiği bir yaşamın içindesin:
“Kimseyi kırmak istemiyorum ama ben hep kırılıyorum.”
“Beni anlamıyorlar.”
“Benim bir şey istemeye hakkım yok gibi hissediyorum.”
“Birileri bana kızarsa kendimi çok kötü hissediyorum.”
“Ben hep verenim, alan hiç olmadım.”
Sınır İhlalleri Nelerdir?
Kimi zaman bir eş, kimi zaman bir ebeveyn ya da iş arkadaşı… Bazı davranışlar, duygusal sınırlarımızı ihlal eder:
Özel alanına izinsiz girilmesi
Kırıldığını belirttiğinde küçümsenmek
Rızan olmadan yük bindirilmesi
“Senin yerin orası değil” gibi bastırıcı cümleler
Sessiz kalınca daha çok istekle karşılaşmak
Sınır ihlalleri sıklaştıkça, kişi duygusal olarak içine kapanır, uzaklaşır ya da öfke patlamaları yaşar.
Psikolojik Yaklaşımlarla Sınır Koymak
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT):
Otomatik düşüncelerin fark edilmesi, “hayır diyemem çünkü beni sevmezler” gibi inançların yeniden yapılandırılması hedeflenir.
Şema Terapi:
“Fedakar”, “onay arayıcı” ya da “alt edilme” şemaları üzerinde çalışılarak, kökleri çocuklukta olan derin kalıplar dönüştürülür.
Farkındalık Temelli Terapi:
Duygularla kalmak, sınır koyma anındaki rahatsızlığı bastırmak yerine fark etmek ve bu rahatsızlığa rağmen hareket edebilmek öğretilir.
Somut Olarak Neler Yapabilirim?
Küçük bir “hayır” ile başla.
Bugün senden rica edilen ama seni yoran bir şeye nazikçe “hayır” de.
Kendine şunu sor: Bu benim sorumluluğum mu?
Gerekirse zaman kazan:
“Bunu hemen cevaplamam gerekmiyor, biraz düşüneyim.”
Bedel ödemeyi göze al:
Her hayırın bir “onay kaybı” bedeli olabilir. Ama iç huzur daha değerlidir.
Kendine şefkat göster:
Sınır koymak zorlaştığında, “ben de değerliyim” cümlesini kendine tekrarla.
Son Söz ve Davet
Kendini yorgun, anlaşılmamış, bastırılmış ve tükenmiş hissediyorsan; bu senin suçun değil.
Belki sadece, çizilmeyen sınırların acısını yaşıyorsun.
Sinerji Psikolojik Danışmanlık olarak, duygusal sınırlarını tanımanı ve iç huzurunu yeniden inşa etmeni destekliyoruz.
Birlikte yürümek istersen, buradayız.
Siz de fikrinizi belirtin